
Güneşin doğduğunu görmüyorsun, söyleseler mesela inanmıyorsun onlara. "Yıldızlar göçtü" diyorsun mesela kendi gölgene sarılmış üşürken. İnanmıyorsun sana anlatılanlara, üşüyorsun ya sadece onu biliyorsun. İnanmıyorsun onlara ya bu daha fazla üşümeni sağlıyor. Daha doğrusu üşüdüğünü fark etmeni sağlıyor. Evrenin soğuğu üzerinde sanki. Kim sarılmışsa sana onun gerçek olmadığını biliyorsun bedeninin sen olmadığını bildiğin ölçüde ve herkes bedenine sarılıyor senin.
Elini tutanlar oluyor, üşümemek için aynı yatağı paylaşıyorsun kimi zaman. Bunlar hiçbir işe yaramıyor ama yağmurlu bir kış gecesinde sen üşüyorsun. Nasıl ısınacağını bilemiyorsun aynı zamanda. Duvarlara sarılman hiç işe yaramıyor. Umudun tükeniyor yavaşça, kimsenin ruhuna sarılmadığını hissediyorsun. Gerçek canını yakıyor. Yanıldığını kabullenemeyecek kadar yorgunsun. Duvarlara sarılıp üşümek daha kolay geliyor sana.
Öyle olmadığını söylesem sana bana inanmayacaksın biliyorum. Güneşin varlığından veya yıldızların hiç bir yere gitmediğini anlatsam yalancı diyeceksin bana. Üşümek kolay, her gün güneşi beklemekten çok daha kolay. Aslında böyle olmadığını anlatsam sana inanmayacaksın. Sonra ben kendi duvarıma sen kendi duvarına sarılacaksın. İkimiz farklı yerlerde üşüyeceğiz oysa her şey...