kaba "Taslaklar"...

"Karışığım biraz. Aslında bir çok şey yoluna girmiş durumda ama o karışıklık hep üzerimde. Bir kuyu olsa mesela veya bir deniz. Yüzeyde hiçbir dalgalanma yok, her şey günlük gülistanlık ama derinlikler köpürüyor. Bir okyanusun en ücra noktasında kopan bir fırtına düşünün, normalde kimsenin haberi olmaz ya yüreğimin derinliklerinde kopan fırtına da benzer nitelikler taşıyor. Gördüğüm her insanda, dinlediğim her şarkıda bir şeyler buluyorum kendimden sonra o ufacık şeyin etrafına bir hayat kurguluyorum. Hep oynadığım bir oyundur kişilik bulmaca ama son bir kaç gündür biraz daha şiddetli yaşıyorum. Yeni kitap kurguları, gerçeklik tartışmalarım ve her şey. İşin garibi ne biliyor musun bu yazıyı bitirebilecekmişim gibi hissetmiyorum... 03.11.2010"

"Karşımdasın, söyleyecek tek bir kelimem yok. Gözlerinin içine bakmak istiyorum ama izin vermiyorsun. Konuşmaya kalksam söyleyecek sadece iki kelimem var, kalan her şey anlamsız. Sense dudaklarımdan dökülebilecek her kelimeyi vurmaya hazırlanıyorsun. Kabul ediyorum kendini hep böyle korurdun sen. Ben ne zaman sana doğru bir hamle yapsam uzaklaşıyorsun. Silahsızım diyebilmek için avuçlarımı gösteriyorum sana doğru. Sen inanmıyor, sakladıkların var diyorsun. O an bütün yaralarını görebiliyorum, ne kadar kanadığını tahmin ediyorum ama yapabileceğim bir şey yok. İzin vermiyorsun bana.

Aslında kanamalarını durdurabilir, yaralarını iyileştirebilirim. Başka bir amacım yok belki de yüzünde açan içten bir gülümsemeyi görmek istiyorum. Sen gülmüyorsun ama benim amacım kalmıyor. Aşka inanmadığından bahsediyorsun sonra kelimelerin kurşun oluyor. Farkında bile değilsin yaşadıklarımın. Anlatmaya devam ediyorsun sonra, tekrar ve tekrar. Ne söylesem çürütüyorsun. Seni sevdiğimi söylesem mesela inanmıyorsun. Mutluluğun için her şeyi yapabileceğimi söylesem dalga geçiyorsun.

Sonra bir gün çekip gidiyorsun. O kadar uzağa gidiyorsun ki kelimelerim sana nasıl ulaşacağını şaşırıyor. Boşlukta kalan her kelime için bir gül yakıyorum ben. Sonra güllerim tükendikçe konuşmamaya başlıyorum.
Gitme diyemiyorum sana. Dersem eğer asla geri gelmeyeceğinden endişe ediyorum. En kötüsü ise seni bırakıp gitmeni bile göze alacak kadar.. Önemli değil aslında sen kelimelerimi kurşunlamayı seçiyorsun. Bense bir süre sonra konuşmamayı. Nasıl olurda kalabilirsin ki yalnızlığa bu kadar alıştıktan sonra. Seni durdurmanın bir yolu var mı bilmiyorum. Aslında biliyorum da yalan söylemeye niyetim yok. 
Bilmiyorum neyi yanlış yapıyorum... 02.09.2010"

"Yağmurlu bir akşam, hava soğuk. Yağmur başlayalı fazla olmamıştı. Yavaş ve ağır yağıyordu, hiç acelesi yokmuş gibi sonra yine bir süre önce durmuştu. Kaldırımlar hafifçe ıslanmış, sokaklar ise kısa bir sürede boşalmıştı. İnsanlar mağazalara, pasajlara sığınmış ve korunmaya çabalamıştı. Bütün bu koşuşturmacanın pek bir anlamı yoktu aslında. Bazı insanlar yanlarında götürdükleri şemsiyeleri açmış ve görece güvenliklerinde yürümüşlerdi gidecekleri yere. İstiklal'in renkli ışıkları ıslak kaldırımlara vuruyordu sokaklar tekrardan canlanmaya başlarken... 

Saat gece yarısına yaklaşırken o bunun farkında değildi. Aslında etrafında insanların azalmasını izlemiş olsaydı saatin geç olduğunu anlayabilirdi. O bunu yapmamıştı ama geçen zamanda bastığı yere tekrar basmamaya çabalayarak etrafında dönmüştü. Bir süre boyunca adımlarını saydı sonra vazgeçti ve aynı adım sayısı kadar geriye doğru ilerledi. Denemek istediği acaba aynı noktaya aynı adım sayısı kadar gerilerse başladığı gibi olup olamayacağıydı. Kendi içinde yaptığı bir zaman yolcuğuydu aslında. Diğer taraftan dünya bu başarısız yolculuktan haberdar değildi. Geçmişe dönme denemesi başarısızlıkla sonuçlanınca bu sefer geleceğe gitmeyi tercih etti. Önce yarınını gerçekçi bir şekilde kurguladı ve ardından ertesi gününü. Haftalar geçti bu şekilde sonra aylar ve o kurgulamaya devam etti. Belki aradığı bir şey vardı geleceğinde belki yoktu bilemiyordu aslında. Sadece geçecek her günün o gün gibi olduğu gördü ve sonra bir gün planlanmış bir kalp krizi ve son.
Geleceği kurgulamayı bıraktığında etrafına bir baktı ve yalnız olduğu gördü. Sonra gölgesinin peşine takıldı. Etrafındaki ışıklar değiştikçe gölgesinin yönü de değişti elbette ve o değişen yönden devam etti yürümeye... 31.08.2010"

"Bir süredir hikaye yazmadığımın farkındayım. Bilmiyorum ama bir türlü toparlayamıyorum kafamı. Ne zaman bir cümle yazsam ve bir hikayeye başlasam hemen ardından sayfayı kapatıyorum. Sanki her kelimem yazıldıktan sonra parçalanacakmış gibi geliyor. Sanki ben de kelimeler ile birlikte parçalanacakmışın gibi hissediyorum. Garip bir duygu bu normal hayatımda ince bir sızı haricinde başka bir şey yok. Ancak ne zaman cümlelerin karşısına geçsem o zaman durum değişiyor. Aslında anlatmak istediğim bir çok şey var burada... 29.08.2010"

"Bazı zamanlarda görünmez bir el yüreğimizi sıkıyor gibi olur. Nefes almakta zorlanırız böyle zamanlarda, canımız yanar. Anlatacak binlerce şey varken hiçbir şey yazamazsınız. Yazdıklarınız sizi memnun etmez. Bunları anlatmak istememiştim dersiniz. Yazdığınız her cümlede onlarca belki yüzlerce hikaye geçer gözlerinizin önünden. Hiçbirini anlatamazsınız sonra. Eksik kalırsınız, yüreğiniz sıkışır. Anlatmak mümkün müdür bilmiyorum doğrusu... 17.08.2010"
  
"Herhangi bir ülkenin herhangi bir şehrindeki herhangi bir otelin herhangi bir odasında herhangi bir koltuğuna oturmuş pencereden dışarıya doğru bakıyordu. Güneş puslu gökyüzünde batmaya hazırlanıyor, kirli bir kırmızı ile silik bir mavinin geçişlere izin veriyordu. Bazı zamanlarda insanın nerede olduğunun, nerede uyandığının veya nerede soluk aldığının pek bir önemi kalmıyordu. Böyle zamanlarda şehirlerin veya sokak isimlerinin de anlamları kayboluyordu. Bütün bunların yalan olduğuna inandığı zaman, insan gerçeği arama yolculuğuna çıkardı. Bazen şehirler dolaşır, bazen ömürler harcardı bu uğurda. Yolun sonuna gelindiğinde insan sadece bittiğini anlardı. Yalan veya gerçeklerin o anda sona ererdi ki iki kavramın da önemi kalmazdı artık. Aslında sonun oldukça uzağındaydı ama yine de gerçekler olmadan geçen her an bir sondu... 17.05.2010"
 
"Kelime: düş bozumu
Anlamı: bir insanın düşlerinin parçalandığı, bozulduğu, yıkıldığı an
Cümle içinde kullanımı: düş bozumumu arifesinde geldin girdin hayatıma... 14.03.2010"

"Daha yeni bir hikaye bitirmiş olmama rağmen içimde çok büyük bir yazma isteği var. Sanırım bu isteği de senin sayende giderebilirim canım blogum benim. Aslında çok duygusuz hissediyorum kendimi. Aşırı derecede yorgunum ve ne uyumak ne de uyanmak istiyorum.. 24.11.2009" 

"ağlarken neden ciğerleri acır insanın? neden alevler içerisinde kalır yüreği? neden kelimeleri kan kokar eğer konuşmayı başarabilirse?.. 15.10.2009"

"Yaşamaya çabaladığım hayatın zorluğu boyumu aşmaya başladı. Olaylar, insanlar, kavramlar, kurumlar sanki anlaşmış ve bana karşı çalışıyorlar. Tutunmaya çabaladıkça düşüyorum, sanki her şey isteklerimin tersinde ilerliyor. Gerçeği söylemek gerekirse maddiyat deniler ve madeni ve kağıt parçalarıyla ölçülebilen şeylerden hiçbirini istemiyorum (hemen hemen çünkü her şeyiu boyumu aşmaya başladı. Olaylar, insanlar, kavramlar, kurumlar sanki anlaşmış ve bana karşı çalışıyorlar. Tutunmaya çabaladıkça düşüyorum, sanki her şey isteklerimin tersinde ilerliyor. Gerçeği söylemek gerekirse maddiyat deniler ve madeni ve kağıt parçalarıyla ölçülebilen şeylerden hiçbirini istemiyorum (hemen hemen çünkü her şeyi bunlarla ölçüyoruz). Ancak zorunluluklarım var ve bu zorunlulukların beni nereye götürebileceğini bilemiyorum ve bu bilinmezlik korkutuyor beni. Yarınım herkesinkinden daha fazla bilinmezliklerle dolu ve ben bu yarınlarla yaşamaya çabalıyorum. Tutunacak bir dal aradıkça düşüyorum. Böyle olması gerek sanırım yarını düşünmeden devam etmeliyim ama yapamıyorum. Eğer kötü ihtimallerin en iyisi gerçekleşse bile bu benim için bir çok şeyin sonu olur. O ihtimaller her zaman benimleydi elbette ama şu anda %20 olan ihtimalleri %50 ye belki 60 a çıkartıyorum ama anlatmaya çabaladıkça yanlış anlaşılıyorum. Kaçmakla suçluyorlar beni evet kaçıyorum ama onların düşündükleri şeylerin herhangi birinden değil ben adını dahi anmadığım ihtimallerden kaçıyorum. Biliyorlar ama kabullenmek istemiyorlar blog ben ne yapayım her şeyler yaşamak, ilerlemek zorunda olan ben kabullenemeyen onlar. Ne güzel ya çözüm yolu bul falan diyorlar ama yok bir çözümü bu işin, yok! Herhangi bir şey olduğunda suçluluk duyguları onları çok uzunca bir süre uyutmayacak bana ne zaman baksalar canları acıyacak ama bunları da anlamıyorlar. Benim için güzel bir hayat istiyorlar elbette ama her daim üstüme gelen bu ihtimaller canımı sıkıyor içimi parçalıyor ve yarını görme isteğimi azaltıyor. Hala yarını görme isteğim devam ediyor elbette ama azalıyor yavaşça. Bunların hepsi aramızda kalacak blog kimsenin okumasını istemiyorum sonra gelip bir dünya konuşacaklar. Dayanamıyorum artık blog harbiden dayanamıyorum. Anlaşılamamayı kabullenemiyorum daha fazla... 16.01.2009"

"ve uyandığında dünya,
sadece kayıplarına ağladı.
sadece yalnızlığında hıçkırdı.
ve uyandığında dünya... 19.03.2009"


2/Post a Comment/Comments

Doğa dedi ki…
02.09.2010 tarihli olan.. tanıdık geldi ,yaşadım sanki..
Oğuz Marangoz dedi ki…
Tanıdık gelmesi normaldir Doğa, mutlaka bir benzerini yaşamışsındır. Sesini buralarda duymak çok güzel inan...