Yaşam izi


Yaşadığımız süre boyunca hayatta çeşitli izler bırakmışızdır. Bazen bir deftere bir kaç kelam yazarak bazen ise birisi ile yaptığımız sohbetlerde. Geçenlerde yazılarımda bahsetmiştim zaten bu konulardan. Hani hayatımız bir fotoğraf karesi olsa demiştim ya bir iz bıraksak ardımızda. Uzun pozlanmış bir fotoğrafta bütün yaşamımız anlatılsa. Belirli yerlerde koyulaşsa belirli yerlerde silikleşse orada geçirdiğimiz zamana bağlı olarak. Bu sayede nerelerde ne kadar zaman geçirdiğimizi görebiliriz. Nereden nereye gittiğimiz veya nerede ne kadar kaldığımızı bu sayede belli olabilir. Bu ize bakarak kişinin nerede, nasıl yaşadığı anlaşılabilir. En çok gittiği kafe veya evinde en sevdiği koltuğa dair ip uçlarını da bilebiliriz. Bazı yerleri daha fazla sevdiğimizde anlaşılabilir.


Aynı zamanda başka bir çok işe de yarayabilir bu iz. Mesela başka insanların izleriyle karşılaştırılabilir ve ne ölçüde örtüştüğünü görebiliriz. Kimin hayatımızda ne kadar var olduğunu veya ne kadar süreyle kaldığını anlarız bu sayede. Aynı zamanda hayatımızın ne kadarını yalnız yaşadığımızda kolaylıkla ortaya çıkabilir. Başkalarının yaşam izlerinin bizim izimize ne kadar yakın olduğunu hesaplayabilir ve bu hesaplamalardan bir sonuca varabiliriz. 

Herkeste bir takip cihazı olsa mesela ve bu cihaz kişinin gittiği her yeri bire bir ölçekli bir haritada işaretlese yukarıda bahsettiklerimi kolaylıkla yapabiliriz ancak zihnimizi veya duygularımızı bu şekilde takip edemeyiz. Bir şekilde bunu da takip ediyor olsaydık eğer yanımızda taşıdığımız bütün hatıraları da görebilirdik. Bu sayede kimi zihnimizde taşıdığımızı veya hangi ayrılıkların ne kadar sürede unuttuğumuzu da anlardık. Aynı zamanda sırtımızda taşıdığımız yükleri, bileklerimizdeki prangaların sebeplerini, bir türlü söyleyemediğimiz gizli aşklarımızda bu takip sonucunda ortaya çıkardı. Kimin ne kadar acıttığını, hangi duyguların etkisinde ne kadar kaldığımızı hatta içimizdeki ama fark edemediğimiz düşünceleri de görürdük. Kurduğumuz bütün intikam planlarını oynadığımız bütün oyunları, bütün sahte aşklarımızı bilmekten bahsetmiyorum bile. 

Bu iki farklı izin birleşmesi ise bize evrenin en karmaşık haritasını oluştururdu. Bizim nerede iken ne düşündüğümüzü, ne hissettiğimizi gösterirdi bu harita. Aynı zamanda bu iki harita arasında öyle büyük farklar olurdu ki hayal etmesi bile inanın bana oldukça güç. Bedenimiz bir mekanda iken hayal ettiğimiz başka bir mekandan tutunda yalnız başımıza otururken yanımızda oturan oturan başkalarının düşlerini ekleyin. Sevgilimiz ile öpüşürken mesela o anda başka birisini düşündüğümüzü veya yüzüne güldüğümüz birisine karşı nefretimizi de ekleyelim bu noktada. Hatta içimizde her daim süren o bitmek tükenmez yalnız duygusunu da unutmayalım.

Bu şekilde iki farklı harita oluşturduğumuzu düşünelim. İlki bedenimizin ikincisi ise hayallerimizin ve duygularımızı gösterir olsun. Şimdi biz hangi haritaya gerçek diyebiliriz merak ediyorum. Gerçek birbirinden tamamen farklı bu iki haritadan hangisi olabilir? Yoksa bu ikisinin birleşimi midir gerçek? Merak ediyorum da hangi harita bizi biz yapandı?

Saygılar..



2/Post a Comment/Comments

DOREMİ dedi ki…
Her ikisi de birbirini tamamlayan olgulardır.Ne duygusuz hayal,ne de hayallerin coşturduğu duygular ayrı düşünülebilir.Yaşamın izi burada hissedilir..Tümü hayatın dişlileri gibi birbirine geçmiştir adeta..:))
Adsız dedi ki…
Belki biliyordunuz, belki de hiç duymadınız, bende az önce okudum,
"yaşam" kadar basit ve gerçekçi buldum, paylaştım 1 "düşmezarını"
izi olur mu_kalır mı bilinmez..
s'öz

Ceberut - Düş Mezarlığı

Album : (Düş Mezarlığı 2008)

*******************************
Hayallere gömülü kaldın
Doğacak bi gün yok belki yarın
Unutulup gidecek anıların
Senin işte bak düş mezarlığın
*******************************

Gözümü aç tut elimden.Geçmişim bak yine kendimden
Çığlıklar atmışım sessizce.Birazda olsa tonu bozuk sesimle

Duvarda asılı bak gerçekler.Melankolik ruhum artık yeter
Sanki benden kaçar gibiler.Alnımdan süzülen onca ter

Hayata dair silikti kareler.Yavaş yavaş aklımı terkeder
Kahırla dolup taşmış bak kelimeler.Artık yorgunum ruhum sendeler

Büyüttü beni bu kentin sokakları.Acıttı bazen yaralı bacakları
Geceleri yanımda dost kalırdı.Odamı aydınlatan kentin ışıkları

*******************************
Hayallere gömülü kaldın
Doğacak bi gün yok belki yarın
Unutulup gidecek anıların
Senin işte bak düş mezarlığın
*******************************

Umut şimdi ..niye yoksun ?! Cevap şimdi ..niye yoksun ?!
Hayat şimdi ..niye yoksun ?! Ufuk kendine bak! asıl sen yoksun!

Kafanı kaldır ölüm solsun.Hayata saldır gelecek korksun
Beden dur yorgunsun.Bu bunalım artık son bulsun

Niye bekliyorum ki sabahları.Biri kalkıp durdursun zamanları
Çekip gidersem özlerim buraları.Engel olamam bana ulaşmanı



Kendime dair bir resim çizdim.Bu muydu herşeyden geçtiğim
Bildiğim tek bi şey var geçmişim.baharında daha terketti gençliğim


*******************************
Hayallere gömülü kaldın
Doğacak bi gün yok belki yarın
Unutulup gidecek anıların
Senin işte bak düş mezarlığın
*******************************

Yürüdüğüm kaç yolun sonu sevinçle bitti.Acıması olmayan büyük bi yemindi
Sanki bendeki şimdi soruyorum.Hayat söyle bana mutluluk nerdeydi?

Yanımda sandıklarımın hepsi gitmişler.Bu dertler acımadan nefesimi keser
Kinimi kafeste değil içimde besler.Susun artık beynimdeki sesleerr

Başı güzel sonu kötü bu oyunun.Geride cevapsız bıraktığım onca sorunun
Yalan tarlasında koşamam yetmez soluğum.Rahat bırak beni "bunalım" artık yorgunum...