Zaman sapması

Bugün gelecekteki Oğuz ile karşılıklı oturmuş konuşuyordum. Daha doğrusu ben şimdiden anlatırken o gelecekten cevap veriyordu. Bende onun verebileceği olası cevapları düşünüp ona göre devam ediyordu konuşmaya. Zamanla bunun gibi oyunlar oynayınca insan bir süre boyunca nerede olduğunu şaşırabiliyor. Bu sebeple gelecekteki Oğuz ile pek sık konuşmuyorum. Zamanı algılamada sorunlarım oluyor bir süreliğine ama bunlar konumuz değil. Gelecekteki Oğuz ile konuştuklarımız hiç değil sonuçta bunlar fazlasıyla özel konular. Yeni fark ettiğim bir bakış açısını paylaşmak istiyorum.

Hepimizin bir hayatı vardır. Seçimlerini veya bir yaşamı yaşarız. Zamanın bir bölümünde doğup başka bir bölümünde ölürüz. Bu arada geçen süreyede hayat diyoruz. Mesela bize bu günde "hayatın nasıl" diye sorsalar şimdi yi ve geçmişi düşünerek cevap veririz ama geleceği düşünmeyiz pek. Yani geleceği düşünüp "harika gidiyor" demeyiz şimdi çok kötü olsa bile. Eğer düz bir çizgiyse bizim zamanımız biz hep geçmişe bakarak karar veririz. Geleceğe bakıp ona göre karar veren birisinin olacağını pek zannetmiyorum. Geleceği planlamaktan bahsetmiyorum bu arada. Geleceğini şimdiye çekip ona göre karar vermekten. Şöyle bir örnekleme yapmalıyım mesela ben geleceğime mektup yazmıştım. Bunu geleceğimin içinde bulunabileceği olası çöküşlerde ona yol göstermesi amacıyla yazmıştım. Yani şimdiden geleceğime şekil verebiliyorum bu sayede. Karışık bir cümle olduğunun farkındayım ama şöyle düşünün bundan 10 yıl sonradaki ben çok kötü bir dönemden geçerken benim yazdığım mektubu okuyacak en son çare olarak ve benim ona yapmasını söylediklerimi yapacak. Bu benim geleceğime şimdiden müdahalemdir aslında.

Şimdi bir fotoğraf makinesi olduğunu düşünün elimizde ve bunu küçük kapalı bir odaya koyuyoruz. O odada bir bebeğin doğduğunu, büyüdüğünü ve öldüğünü de ekliyoruz. Çocuk odadan dışarıya hiç çıkamıyor bütün ihtiyaçlarını da orada gideriyor. Uzun pozlama ile bir fotoğraf çektiğimizi düşünelim. Denklanşöre basma anımız çocuğun doğma anı ve çocuk ölene kadarda fotoğraf pozlanıyor. Yani fotoğraf çekildiğinde elimizde çocuğun o oda içerisindeki bütün hareketlerini içeren bir fotoğraf olur. O fotoğrafa baktığımızda çocuğun bütün hayatına bakmış oluruz aynı zamanda. Bugün odamda otururken geçmiş ve geleceğimdeki bütün benlerin odanın bir bir türlü yerinde dolandığını hissettim. Sonra gittiğim ve gideceğim her yerde olduklarını da hissettim. O kadar fazla beni aynı zamanda hissetmek beni oldukça zorladı. Gerçeği söylemek gerekirse bu anda ne yaptığımı unuttum bir süreliğine. Yine zamanla ilgili ilginç bir deneyim yaşadım anlayacağınız. Bu yazıyı yazmamın nedeni de bu farklı deneyimimi kayda geçmek aslında. Bu süreçte düşündüklerimi ve deneyimlediklerimi anlattıktan sonra izninizi isteyerek gidebilirim. Gelecekte benzer bir deneyim daha yaşarsam eğer bu yaşadıklarımdan faydalanmam gerekebilir. Bazen kendi kendime konuşuyormuşum gibi geliyor sadece benlerden birisi gelecekte. Garip bir duygu tavsiye ederim...

2/Post a Comment/Comments

Adsız dedi ki…
Sade zaman sapması değil eğilmesi bükülmesi kırılması :

bugün ben de benzer bir şey düşündüm,teknoloji okadar şeffaf olsa yani anında keşfi yapılmış her türlü bilgi sunulsa herkese zamanda sıçrama yada geçişler mümkünse yaşasa herkes, hatta bu dünyadan gidenlerle iletişim mümkün olsa facebookta liseden eski bir dostu ararken düşündümdü geçmişe gidebilsek..Birde bugece yine en sevdiğim kadını düşümde gördüm , köşe bucak onu arıyordum (yıllardır aynı rüyaları görürüm de)..son birşey söylemek isterim
yazılarını yaşamlarını okuduğum, takip ettiğim insanlar bana dokunan insanlar bir süre sonra arkadaşım gibi olmaya başlıyor, öyle yorumlar yazıyorum ki yakınım gibi..Karşımdaki de şaşırıyordur buda nerden çıktı diye ama bilmem başkalarında oluyor mu ,siz şaşırmayın diye yazdım ..tanımıyorum ama okuyorum sizi..
saygıyla,
S'öz..
Oğuz Marangoz dedi ki…
Zamanın göreceli olması diyelim en iyisi. Eğilip bükülmesi, yer değiştirmesi belki.

Bu konularda uzunca düşünmüşümdür. Düşündüklerin o derece aşina ki bana. Seni anlıyorum demeliyim belki. Merak etme şaşırmıyorum. Tanıman veya tanımaman çok da önemli değil aslında. Yazdıklarımı okuyorsan ve bazı düşünceleri sorguluyorsan yakınımda olan fakat bazı şeyleri asla bilemeyecek insanlardan daha fazla tanıyorsundur beni.

Teşekkür ederim,
Oğuz...