Boş sayfalar

Boş sayfalara bakmayı çok severim ama büyük ölçüde rahatsız eder beni. Hani gözlerimizi kapadığımızda orada bir çok şeyi görürürüz ya benim içinde boş sayfalar aynı şekildedir. Açık bir defterin olduğu yerde uyuyamam genellikle ya onu kapatırım ya da o sayfaya bir şeyler yazarım. Boş sayfalara baktığımda beni içine doğru çektiğini hissederim. O güne kadar yazılmış bütün kelimeler sanki etrafıma toplanır ve üzerimde bir baskı oluştururlar. Evrenler görürüm, gezegenler, yıldızlar, şehirler, sokaklar ve evler. İnsanlar olur mutlaka daha önce hiç görmediğim, tanımadığım. Oturur onlarla sohbet ederiz, karşılıklı içilen birer bardak çay tat katar sohbetimize. Dolaşırım o sayfanın içinde incelerim bir hikaye var mı diye. Her zaman onlarca hikayeye rastlarım orada. Öyle hikayeler olur ki hangisini anlatacağıma karar vermek aylarımı, yıllarımı alır. Masamda her zaman bir defter bulunur kitaba bir şeyler yazmak istediğim zaman kapağını açar ve kendimi kelimelerin baskısına bırakırım. En fazla bir kaç gün sonra dayanamaz ve başlarım yazmaya. O bir kaç gün o kadar zor geçer ki benim için anlatamam. Sürekli bir baskı altında sanki beni izleyen ve yazmadığım her saniyede eleştirir bakan insanlar varmış gibi. Boş sayfaların bendeki etkileri bu şekildedir. Belki milyonlarca kez daha etkili.

Bir de "hayata yeni bir sayfa açmak" diye bir söz vardır hiçbir zaman anlamam ben. Hayata yeni bir sayfa açmak diye bir şey yoktur. Bir yazıyı yarıda kesip diğerine başlayabilirsin ama bir ömrü yarıda kesip diğerine başlayamazsın. Düşünsenize bir gün "ben" olmaktan sıkıldığınızı...

0/Post a Comment/Comments