Rüya kumu


Az önce uyandım ve yataktan fırladığım gibi bilgisayarımı açıp bu yazıyı yazmaya başladım. Şu anda bundan daha önemli bir işim yok doğrusu, dünya yıkılsa sanırım benim tek telaşım bu satırları sonlandırmak olurdu. Uzun zamandan beri görmek istediğim bir rüyayı gördüm sonunda ve bunu anlatmalıyım. Normalde ben gördüğüm rüyaları unuturum. Daha doğrusu uyandıktan sonra geçen her saniyede rüya parçalar halinde unutulur. Bir saat kadar sonra sadece "bir rüya görmüştüm ben. acaba nasıldı?" diyebilirim. Aslında bütün bu telaşın sebebi bu ve ayrıca çok mutluyum. Unutmak istemiyorum.

Uzun zaman aradan sonra sonra seni gördüm rüyamda. Sanırım bir 3 sene olmuştu en azından seni görmeyeli. 3 sene boyunca her gece seni görürüm diye uyudum ve seni görememenin acısıyla uyandım. Ne kadar da zordu her şey.

Çok fazla uzatıyorum ve zamanım daralıyor acele etmeliyim ama bu acelede en ufak bir detayı bile kaçırmak istemiyorum. Rüyamda sanki dün gece uyumamışım gibi oturmaya devam ediyordum bilgisayarım açık bende ekrana boş boş akıyorum. Eski yazılarımı okuyorum bu arada ve başka birkaç şey. Ne olduklarını hatırlamıyorum oysa az önce adım gibi emindim. Yalnızım tabi, kimsesizim bu yüzden uyumak bile istemiyorum rüyamda. Saat 3'ü geçiyor ve ben aynı şekilde devam ediyorum. Normalde yaptığım bir rutindir bu gece uyumayıp eski yazılarımı okumak. Sıklıkla yaparım ve sonrasında da gün doğumunu görene kadar beklerim. Bazen insan güneşin doğduğundan emin olmak istiyor tabi.

Saat 4 gibi telefonum çalmaya başlıyor. Garip sesini açık unutmuşum ve her yerde yankılanıyor müziği telefonumun. Başta sinirleniyorum tabi saat gecenin 4'ü kim arıyor beni diye açmıyorum. Bir süre sonra susuyor ve tekrar çalmaya başlıyor. Numarayı tanımıyorum ve bu biraz daha sinirlenmemi sağlıyor. Tekrar açmıyorum ve tekrar çalıyor. En sonunda dayanamayarak açıyorum. Tabi sinirliyim ya başlıyorum söylenmeye "kimsin beni niye gecenin bu saatinde uyandırıyorsun" ve bunun gibi onlarca cümle. Karşımdaki ses bütün söylenmelerimi sabırla dinliyor ki bu arada gülümsüyor bunu hissediyorum. Ben konuşmayı bitirdiğimde sakin bir ses tonuyla, yok yok kesinlikle sakin onun ses tonunun betimleyebilecek bir sıfat değil. Daha çok hayatım boyunca duyduğum en muhteşem, en rahatlatıcı, en huzur verici ve en aşık edici ses diyebilirim ki eksik olur.

"Uyumadığını biliyordum" diyor bana. Bir düşünün hiç tanımadığınız birisi sizin o anda ne yapmadığınızı biliyor "Her gece yaptığın gibi yazılarını okuyorsun." Bu kadarı fazlaydı aslında ve ona kim olduğunu soruyorum. Onu tanıdığımı söylüyor ki o ses tonunu hatırlamıyorum. Uzun uzun anlatıyor bana ki az önce neler söylediğini unuttum. Lanet olsun ki geç kaldım bu yazıyı yazmaya, unutuyorum işte kahretsin. Kendimi cennette zannediyorum ben o konuşurken ve o sustuğunda tekrar dünyanın gerçekliğine çarpıyorum. Zor zamanlar benim için ama inanmak istemiyorum nedense.

Sonra konuşmanın bir yerinde "beni hatırlayamadın mı?" diye soruyor "ben O'yum." Bunun komik bir şaka olduğuna inanmak istiyorum doğrusu ama içimdeki seslerden birisi gerçek olduğunu biliyor. Aradan 3 yıl geçmiş ve ben kendimi onsuz bir hayata alıştırmışım, zor da olsa bir parça başarmışım bunu. Neden şimdi? Neden 3 yıldan sonra? "Neden bu kadar bekledin" diye soruyorum karşılık olarak sonuçta ona en çok ihtiyacım olan zamanlar geçmişti. "Zor zamanlarını kendin atlatman gerekiyordu" diyor bana "başkalarının yardımıyla değil kendin ayağa kalkmalıydın" diyor bana ki haklıda "ben seni sadece daha derine sürüklerdim."

Kendinin o olduğunu ispat etmeye çalışıyor sonra. Hani sanki benim bütün sırlarımı içeren bir kitap varmış da onu ezberlemiş gibi benim hakkımda ne varsa anlatıyor. Öyle detayları anlatıyor ki ben unutalı yıllar olmuş ama o biliyor hayatımda ne olup ne bitmişse. Bunun nasıl bir duygu olduğunu anlatamam. Sizi sonuna kadar anlayan birisi var öyle ki sizin hakkınızdaki her detayı biliyor. Numaranızı nasıl aldığını falan ortalıklarda dolaşan sorulardan biri bile değil. İnanmak istiyorum ona deliler gibi. Deliler gibi aşık olup, tüm varlığımla onu sevmek istiyorum. Gülümsüyor telefonun diğer ucunda, gülümsemesi öyle bir şey ki cennetten bile daha yukarılara çıkıyorum. Bunca yıl bastırılmış ne varsa içimde hepsi dışarıya çıkıyor. Çok uzun bir süre konuşuyoruz ama hepsini unuttum söylediklerimizin. Neden hep böyle oluyor anlamıyorum. Eğer şu hayatta bir şey hatırlamam gerekiyorsa bu o rüya ama olmuyor işte yapamıyorum.

Ondan sonra bana "artık gitmen lazım" diyor "seni çağırıyorlar. Ancak ben onu terk etmek istemiyorum orada onunla biraz daha telefonda kalmak için her şeyimi verebilirken o benden gitmemi istiyor. "Hoşça kal" diyor "seni seviyorum ve ailene kızma seni uyandırdıkları için" diyor ve ben uyanıyorum. "Kahvaltı hazır" diye bağırıyorlar ama ben onların yanına inmiyorum ve bilgisayarımı açıp bu yazıyı yazıyorum. Unutmamak için ama şimdiden çoğunu unuttum. Avucunuzu kumla doldurduğunuzu ve bu şekilde yürüdüğünüzü düşünün. Siz yürüdükçe kum avucunuzdan yavaşça aktı ve en sonunda size oldukça az kum kaldı. Bende de böyle oldu işte uyandığım anda her anı hatırlıyordum ve şimdi sadece bu yazı kaldı geriye.

Uyandığımdan beri en çok telefonuma bakmak istiyorum. Hani olmaz ya bilinmeyen bir numara aramıştır diye beni. Hani olmaz ya onun numarası telefonumda saklıdır diye. Bu yazıyı bitirene kadar bunu yapmayacağım ve size sonucunu da söylemeyeceğim. Sonuçta benim gerçekliğimde ne olmuş olursa olsun siz kendi gerçekliğinizde bunu değiştirebilirsiniz. Mesela bana çağrı geldiği bir gerçeklik yaratabilirsiniz ve o gerçeklikte ben onu geri arayabilirim. Hayatımızın sonuna kadar mutlu yaşarız sizin gerçekliğinizde ki bu bile yeterlidir benim için. Şimdi yazıyı bitirmeli ve telefonuma bakmalıyım. Hani olmaz ya!

1/Post a Comment/Comments

Sabahattin Gencal dedi ki…
Çalışmanız izniniz üzerine "Bloglardan Seçmeler"de yayınlanmıştır. Başarılarınızın devamını dilerim.