Bilmekten bahsetmek istiyorum size. Bilmek bize ne kaybettirir ve ne kazandırır. Sürekli olarak düşündüğüm yazdığım, sorguladığım bir konudur bu. Bilmek bize ne kazandırır ve ne kaybettirir? Mesela doğayı bilmek bize hayatı anlamamızda katkı sağlar. Efendim eğer bulutlar koyu griye dönüşünce yağmur yağabileceğini bilirsek ona göre önlem alabiliriz veya hangi bitkinin zehirli olduğunu bilmek bize yaşama şansı verebilir. Bu örnekleri sonsuza kadar sıralayabilirim aslında bilmek bu noktada son derece yaşamsal ve önemli. Ancak diğer bir taraftan eğer güneşin bazı zamanlarda siyaha dönüşmesinin aslında güneş tutulması olduğunu ve onun nedenlerini bilirsek bizi eskisi gibi etkilemeyebilir. Eski insanlar uzunca bir süre bir sürü miti güneş tutulmasına bağlamışlar, belki umut etmişler, belki dua, belki de tapınmışlar ona. Ancak biz güneş tutulmasını bilirsek bunların hiçbirini yapamayız. Hayatımızdan bir mucize eksilmiş olur aslında.
Bütün bu anlattıklarıma rağmen ben doğayı bilmenin faydalı olduğuna her zaman inanırım. Peki ya insanları bilmek? Düşünün ki insanların hangi davranışı hangi sebepten yaptığını biliyorsunuz ve bu bilgi onların davranışlarını yönlendirme gücünü de veriyor size. Sonuçta birisine sürekli olarak istediklerini verirseniz o size bağlanır. Bunu okuduğunuzda çok harika bir şeymiş gibi gelebilir belki de öyledir gerçekten. Ancak bu bilgi sizin doğal davranma ihtimalinizi azaltır. Bir kızdan hoşlandıysanız ve onun nasıl düşündüğünü, neye ihtiyacı olduğunu bilirseniz işiniz oldukça kolaylaşır. İstediklerini ona verirsiniz, vermeye devam edersiniz ve bir süre sonra istedikleriniz gerçekleşebilir. Bu çok harika bir olaymış gibi görülebilir ancak değildir çünkü bu şekilde tüm olanları siz yönlendirirsiniz ve doğal bir ilişki yaşama şansını ortadan kaldırırsınız. Tüm olanları önceden planladığınız için de alacağınız keyif azalır, bir süre sonra tüm ilişkiler aynı olmaya başlar. Oyun planların olur başlangıca ve sona dair. Onları oynarsın sürekli ve yeni oyunlar için dua edersin.
Mesela insanları bilirsek eğer onlara göre davranabiliriz. Davranışları ve sonuçlarını bilirsek eğer uygun oyunlar geliştirebilir. Oyunları bilirsek eğer hayattan daha az zevk alırız. Etrafınızda dönen oyunları bildiğinizi düşünün. İstemli veya istemsizce oynanan bütün oyunların bütün hamlelerini ezberlediğinizi de ekleyelim. Şimdi böyle bir hayatta ne yapabilirsiniz. Etrafınız oyunlarla, yalanlarla çevriliyken ne kadar doğal, ne kadar kendiniz olabilirsiniz. Hamleleri görürseniz eğer karşı hamleler geliştirirsiniz. Karşı hamleleri güzel kurgularsanız da kazanırsınız imkanlar elverdiği ölçüde. Kazanmak harika bir şey tabi, herkes kazanmak ister. Ancak bir süre sonra bilinçli hamle hataları, yanlış silah seçimleri ortaya çıkmaz mı kaybetmeyi tatmak için. İnsan neden kaybetmek ister hemen söyleyeyim size konu aşk olunca ve kazandığınız sürece onu oyun olarak görürseniz kaybetmek ve aşkı oyun olmaktan çıkarmak için can atarsınız.
Bu noktada "bilmek" kelimesi ile yollarımızı ayırmamız gerektiğine inanıyorum. Ben bütün bu bilinç seviyesine ulaşmayı uyanmak olarak adlandırıyorum. Bize sunulan toz pembe bir rüyadan uyanıp karanlık, umutsuz bir kabusa girmektir uyanmak. Bir gün uyandığınızda inandığınız her şeyin sahte olduğunu anladığınızı düşünün. Sevgiliniz sadece ailesi ile sorunları olduğu için sığınacak bir yer aramaktadır ve sizde güvenli bir limansınızdır ona ihtiyacı olan şeyleri verdiniz için. Arkadaşlarınızın sizinle olması için başka sebepleri vardır ki hepsini bilirsiniz. Bu sebepler ortadan kalkınca onlarda, sevgiliniz de sizi terk edecektir bunu da bilirsiniz. Peki burada yapılması gereken şey nedir sizi terk etmesinler diye onları size bağlayan etmenlerin kaybolmasını önlemek mi yoksa önce siz mi terk etmek istersiniz onları. Baktığınız her yerde bu İstemli veya istemsiz çıkar ilişkilerini görürseniz neye gerçek dersiniz? Neye inanır, neyin peşinden koşarsınız gece gündüz? Ne için yaşar, ne için ölürsünüz?
Uyku ile uyanıklılık arasında bir yerdeyim ben. Henüz tam uyanmadım, hala umudum var doğallığa , aşka dair. Bir yanım uyanmak ve bilmek istiyor, daha fazla bilmek ve daha fazla. Diğer yanım ise uyanınca neler göreceğimi tahmin ediyor ve ondan korkuyor. Umutsuz bir hayatı yaşanabilir görmüyor iki yanımda. Ancak ben tekrardan o toz pembe rüyayı görme çabalarıma rağmen uyanıyorum. Daha fazla biliyorum her geçen gün ve eski gerçeklerime olan inancım günden güne azalıyor. Bilmek evet güzeldir. Peki ya uyanmak? Peki ya yaşadıklarımız gerçekten bir rüyaysa?
kendi aklı ve fikriyle düşünen, okuyan, araştıran, sorgulayan kişiler için zor bir süreçtir uyanmak. evet, bir süreçtir çünkü kişi kendisinin zannettiği ve fakat gerçekte ona öncül verilen, kendi başına temellendiremediği şeylerden soyutlanıp düşünebilmelidir ilk olarak. adetten, ezberden, dinsel dogmalardan ayrı düşünmek cesaret gerektirir elbette. insanların çoğu ezberden yaşıyorlar hayatı. çoğu da memnun hallerinden ancak uyanmak isteyen kişi genelin dışındadır. o memnuniyet ya da hayal kırıklığı derdinden çok olanı anlamlandırma derdindedir.