Hatıralar

Hatıralar gariptir. Hani daha önce güçlü duygularla yaşadığımız anlar vardır ya aradan yıllar geçtikten sonra onların aldığı hal daha da gariptir. Bazı hatıralar vardır mesela sürekli acısını çekeriz, üstünü örtmeye çalışsak bile sürekli kanar. Birde bazıları vardır hafif bir meltem gibi gelir usulca. Sık gelmez onlar belirli aralıklarla gelir bazen hiç gelmez. Geldikleri zaman ise o güçsüz meltem öyle bir çarpar ki adamı bir anda bütün hayatımız darmadağın olur. Zamanında birkaç saniyelik bir yaşanmışlık insanı günlerce bazen haftalarca süründürür. Güzel bir gün, komik bir şaka veya eski sevgilinin yüzünde sadece bir kez açan bir çiçek. O çiçek eski sevgilinin acıttığından daha fazla acıtır sonrasında. Zamanında komik olan o şaka şimdi de ağlatabilir adamı.

İnsan hatıralarında yaşayamaz bunu herkes bilir. Yapmak ister ama yapamaz. Yapabilse hayatta ilerleme olmaz bu yüzden unutur insan. Belirli günlerin belirli anlarında hatırlar ve o hatırladığı toplamda bir saniye süren hatırayı yaşatmaya çalışır. Yapamaz elbette bütün fizik kurallarına aykırıdır bu. Hayatın bütün kuralları eskiyi bir kenara bırakıp ilerlememizi ister ama bizim aklımız fikrimiz o sevgilin yüzünde açan o çiçektedir.

Bazen durup bakarız geçmişe, sebepsizce ağlarız ya hani işte bunun tek sebebi hatıralardır. Hele o hatıranın tekrarı olmayacaksa başka acıtır insanın canını. Vefat eden dedenizin sigara kokusunu hatırlarsınız veya eski bir arkadaşınız gülümsemesini. Birde eski sevgilinizin dudaklarını hatırlıyorsanız zaten bazı şeyler için oldukça geç kalmışsınızdır. Bütün bunlara geri dönemeyecekseniz hele hayatın zorluğu asıl şimdi başlıyordur. Ki bunların hepsi bir anda esen o meltem tadında anı sayesinde olur. Sürekli hatıralar gibi acısı çok kuvvetli olmaz ama o kadar uzun sürer ki bütün yaralardan daha uzun ömürlü olur. En kötü yara mutlu zamanlarımızı düşünürken kendimizde açtıklarımızdır. Hepsinin çaresi vardır ama kendi açtığımız yaraların çaresi de yoktur. İnsan bazen fazla gaddar olabiliyor kendine karşı. Hep söylerim insan kendi idam sehpasını tasarlamalıdır diye ama sizce de sürekli olarak kapanmayan yaralar açası da fazla canice değil mi? Belki de en iyisi budur bilemiyorum. Ancak şimdilerde yapacak işim yokmuş gibime geliyor. Sevgilimin yüzündeki çiçeği, dedemin sakalını hatırlamak istiyorum ben. Birde boş vakitlerimde idam sehpamın süslemelerini bitirmek. Özlemek galiba şu anda hissettiğim duydu. Özlemek ve asla kavuşamayacağını bilmek. İdam sehpaları güzeldir bide keninde yaralar açmak var ki bambaşkadır...

2/Post a Comment/Comments

ruhumun pusulası dedi ki…
Sevgili Oğuz;
Hep derim Tanrı bize unutmak gibi çok değerli bir meziyet vermiş keşke tüm hatırlamalar mesela kaybettiğini sandığın bir eşyanı koyduğun yeri hatırlamak gibi olsa; heyecanlı,sevinçli... Ama zıttı tam da senin dediğin gibi onulmaz yaralar...
Oğuz Marangoz dedi ki…
Keşke dediğin gibi olsa sevgili ruhumun pusulası. Ancak tanrı bazı şeyleri de unutmamızı istememiş sonuçta bir sınavsa bu geçmiş kadar güzel bir soru yoktur herhalde...