Cam kalp...

Kız adamın karşısında durmuş gülümsüyordu. Ojeli parmaklarında avuç büyüklüğünde bir kutu tutuyor ve acımayla bakıyordu adama. Adam dizlerinin üzerine çömüştü bir eliyle sol göğsüne bastırıyor diğer eliyle yeri tutuyordu. Bütün gücünü sol koluna yüklemişti ve düşmemek için çabalıyordu. Başını ağrıyan tüm kaslarını umursamayarak geriye doğru atmış ve kızın gözlerinin içine bakmaya çalışıyordu. Gözleri her denemesinde bir santim yukarda kalıyor en fazla alt kirpiklerinin uçlarını görebiliyordu. Gülümsemeye çabaladı adam ve ardından birkaç cümle söylemek istedi. Kızın gözlerini cennete banzeten betimlemeler yapmak istedi ama bir kelimeden fazlasını söylemedi "sen.."

Kızın gülümsemesi biraz daha büyüdü. Elindeki kutuyu yüzü hizasına doğru kaldırıp inceledi yüzünde çarpık bir gülümseme ile. Birkaç saniye geçti gülümsemesinin yüzünde kaybolmasından önce. Birkaç saniye boyunca adam mutlu oldu, bir kaç saniye boyunca adam umutlu oldu. Sadece bir kaç saniye sonra kız sert ve acımasız bir ses tonuyla konuşmaya başladı "demek en değerli şeyin bu. şuna bak aptal ve değersiz bir kutu. içinde ne var peki? elmas veya mücevher değil görüyorum, altınlarda yok. bedenin değil bana sunduğun peki nedir bu aptal kutunun içinde bu kadar değerli olan. neden bu sefer hayatını bağışlayayım söyle neden bir gün daha yaşamana izin vereyim".

"ondan daha değerli hiçbir şeyim yok benim" dedi adam "hiçbir zaman olmadı ve olamayacak da. istersen öldür beni, hemen al şimdi canımı. sana sunduğum herşeyi bir yana bırakıp sevgimi elmaslarla, pırlantalarla ölç istersen ama sana verdiğim şeye değersiz deme."

"değersiz tabi benden senin aşkını kabul etmemi istiyorsun ve karşılığında bana hiçbir şey sunamıyorsun. değerli hiçbir şeyin yok bana sevgimi sunuyorum yalanlarını söyleme sakın. başkalarında işe yarar bu numaralar ama bende işe yaramaz. ne olduğuna bak bir aptal bir ölümlüsün ve beni istiyorsun bütün soyunun istediği gibi. söyle onlardan ne farkın var, nedir bana sunabileceğin o bulunmaz şey." dedi kız sinirliydi ve aynı ölçüde sakindi konuşurken.

"doğru söylüyorsun belki ama daha değerli bir şeyim yok. bütün soyum seni istemiş olabilir evet belki aralarından bir çoğu zümrütler pırlantalar sunmuştur sana ama bende hiçbir şeyim yok ve sana sahip olduğum tek şeyi sunuyorum. lütfen hayallerini alma benden, düşlerin olmadan yaşamak istemiyorum."

"sözlerin belki herhangi bir insan için önemli olabilir ama bir düşü gerçek olması için neyle kandırabilirsin söyle. bana hiçbir şeyin garantisini veremezsin, hayatın güzel olacağını söyleyemezsin bana değil çünkü. güzel olsa beni yaratmazdın, ben var etmezdin rüyalarında. beni görmezdin düştüğün her yalnızlıkta. söyle bir hayali gerçek olması için neyle ikna edebilirsin."

"güneşin doğuşuyla belki batışıyla, belki yağmurdan sonraki o ılık rüzgarla. bana geldiğinde hayatım oldun. seni ilk gördüğüm rüyadan sonra asla eskisi gibi olamadım. evet beni sen yarattım ama sen hayatımı mahvettin. yine de seni istiyorum, gerçek olmanı istiyorum. en azından bir kez olsun tenine dokunabilmek için. bir kez olsun öpebilmek için herşeyi yaparım. sana en değerli varlığımı veriyorum. onu verince bana bir şey kalmayacak ölüp gideceğim belki."

"hala anlamsız geliyor sözlerin bana hiçbir şey vaad etmiyorsun. neden gerçek olayım söyle hadi anlat bana. neden düşlerden çıkıp sana geleyim. bana ihtiyacın vardı ve o yüzden rüyalarına gelip yardım ettim sana. şimdi önümde yerlere kapanmışsın, istediğim herşeyi yaparsın bir an için bile tereddüt etmeden. söyle neden gerçek olayım, neden düşleri bırakıp yanına geleyim?"

Adam sonunda dizleri üzerine doğrulmayı başarmıştı artık kızın gözlerine bakmaya çabalamıyordu. Anlasız geliyordu artık olaylar. "başka söyleyecek bir şeyim yok. başka vereyecek bir şeyim de yok. gerçek olabilirdin isteseydin eğer kabul etseydin beraber yaşayabilirdik. seni ben yarattım rüyalarımda evet ve şimdi beni red ediyorsun. o zaman git hadi, diyecek başka sözüm yok sana."

Adam gözlerini açtığında karanlık bir odada tek başınaydı. Gözlerinden dökülen yaşları silerken nefes almıyordu artık. Elini yanında duran soğuk metala doğru uzattı, namlusunu okşadı. Dudaklarına doğru götürüp bir kez öptü onu çenesinin altına yaslamadan hemen önce.

Kız ise adam gittikten sonra kutuyu açmıştı. İçinde camdan bir kalp ve küçük bir not vardı. "sana en değerli şeyimi verdiğimde gülmüştün, inanmamıştın bana ama sana en değerli şeyimi vermiştim ben yani sana olan sevgimi. daha değerli bir şeyim yok üzgünüm." kız notu okumayı bitirdiğinde büyük bir gürültü duydu ve düş dünyası kana bulandı. Camdan kalp binlerce parçaya bölündü aynı anda.

Adam öldüğünde düşlerde yaşayan kız yok olmamıştı çünkü adamın ona verdiği sadece sevgisi değil ona dair düşleriydi...

0/Post a Comment/Comments