Üç yaşam öyküsü...


Bir adam vardı bir zamanlar. Gerçeği söyleyeceğim şerefsizin tekiydi, kimse sevmezdi onu. Gerçek bir arkadaşı bile yoktu ama hep dört ayağının üzerine düşerdi. Her gece yatağında bir kız olurdu mesela, hep güzel kızlarla yatardı o. Kendisi hariç hiç kimseyi umursamazdı, duygular falan onun kitabında yoktu. En güzel yerlere hep o geldi, insanların sırtlarında yükseldi durmaksızın. Harika bir kadınla evlendi sonra. Bir erkeğin sahip olabileceği en mükemmel eşti o ama yeterli gelmedi. Her zaman dört ayağının üzerine düştü ve hiç kaybetmedi. Loto oynasa mesela sürekli büyük ikramiyeyi alırdı. Şanslı da değildi pek sadece şerefsizdi ve bunu nasıl kullanacağını çok iyi biliyordu. Hepiniz böyle adam tanımışsınızdır, kızlar büyük ihtimalle böyle birisine aşık olmuştur çoktan. Eğer onunla ilgili bir hikaye anlatacak olsaydım sonunda acı çekmesini isterdiniz, bende istiyorum bunu. Her şeyini kaybetmiş bir şekilde eski bir köprünün altında acı çekerek ölmesini yazabilirdim. Ancak yalan olurdu o gerçek olsaydı eğer şu anda krallar gibi yaşardı veya o gerçekti ve krallar gibi yaşıyordu. Bu yüzden onun hikayesini anlatmayacağım size. Hikayesinde acı yok hiç, hep mutlu ve ben böyle bir hikayeyi asla anlatmam. Bu yüzden başka bir hikaye anlatacağım onunki kadar eğlenceli olmayacak üzgünüm bunun için.

Küçük bir çocuk vardı. Yaşıtlarının hepsinden daha zekiydi. Okumayı 3 yaşında yazmayı ise 4 yaşında öğrenmişti. Hastaydı ama bu yüzden sürekli okurdu. Arızalıydı o hayata karşı büyük arızalarla doluyordu. Evrenin kurgusunu o kadar uzun zaman önce anlamıştı ki içten bir gülümseme yerleşemiyordu yüzüne. Ona "en çok ne zaman mutlu oldun?" diye sorsalar verecek cevabı bulması aylar alırdı. Etrafını kusursuz bir örümcek ağı gibi çevreleyen yalanları fark ettiğinde daha okula bile başlamamıştı. O özel bir çocuktu ama arızalı doğanlar hayatta var olamazdı, yaşayamazdı onlar. Belki fazla iyiydi belki de fazla hatalı yaşamak için. Birçoklarınızın tahminleri gibi ölmedi o. Zamanla sahip oldukları düşünceler öldü ama. Sisteme uyum sağlamaya çabalarken fikirleri öldü önce sonra duyguları daha sonra ise inançları. Acıyı o kadar yoğun yaşıyordu ki ölmeyi düşlüyordu hep. Evlerin, lüks arabaların, iri göğüslü kadınların falan onun için anlamı yoktu. Her ne kadar ruhunu defalarca öldürse de tekrar doğdu hep. Yamalı bir bez parçası gibi sürüklendi zamanda. Yılmadı ve sona kadar savaştı denmesini çok isterdi onun için ama o savaşmadı. Kendini yamamaya çabalayarak geçirdi günlerini. Aşkı en iyi tanımlayabilecek adam oydu ama o kadar bile yaklaşamadı kelimelere. Kolları olmadan sarılabilirdi insanlara, kalbi olmasa bile sevebilirdi o. Eğer "insan" kavramı bir metaforsa o tek örneğiydi bu yalanın. Zaman geçtikçe o da bıraktı ipin ucunu. Bu hikayenin devamında onun gibi başka birisiyle tanışmasını isterdiniz ve belki mutlu olmasını, mutlu ölmesini. Mutlu ölebilecek bir insan varsa eğer bu o oydu. O öldüğünde gülebilirdi ancak bunların hiçbiri olmadı. Eğer o gerçek olsaydı hayatının son anına kadar acı çekerdi, son ana kadar göz yaşı dökerdi. Sonra yalnız bir şekilde eski bir evde ölürdü. Ben onun hikayesini anlatamam hiç mutlu olmamış bir insanın hayatını nasıl anlatabilirim ki. Bunun içinde özür dilerim sizden gerçekte yapmam gerekenleri yapamıyorum.

Gelin en iyisi ben size tanıdığınız birini anlatayım. Belki en yakın arkadaşınız, belki ailenizden birisi belki de kendiniz. Normal bir hayat sürdü sonra kendisi gibi birisiyle evlendi. Güzel çocukları oldu sonra orta karar bir evde, orta karar bir yaşam sürdüler. Acıda çektiler, mutlu da oldular. Yalan da söylediler doğruda. Şerefsiz de oldular, dürüst de. İri memeli kadınlara ve lüks arabaları düşlediler bir yandan hayatlarını yaşarken. İkisine de sahip olamadılar ama bir arabaları ve bir eşleri oldu. Sonra kalabalık bir cenaze töreninin ardından toprağa gömüldüler. Ancak bu hikayeyi anlatabilirim sizi ama bu sizin ilginizi çekmez. Benim de ilgimi çekmiyor ve bunu anlatmak istemiyorum. Eğer gerçek olsaydı bu anlattıklarım tam da anlattığım gibi yaşayıp ölürlerdi çünkü gerçek. Önceki paragrafta anlattıklarım kadar gerçek hemde. O halde siz hangi hikayeyi daha çok sevdiniz? Hangisi size daha yakın geldi? Hangisi olmak isterdiniz? Kaybedenlerin kralı mı yoksa kazananların efendisi mi? Yoksa herhangi birisi mi olmak isterdiniz şu anda olduğunuz gibi? Bir şeyleri değiştirmek gerek dördüncü bir hikayenin anlatılabilmesi için. Neden bu sizin hikayeniz olmasın ki? Ne bekliyorsunuz bir farklılık yaratın?

0/Post a Comment/Comments