Hüzün denizi...


Yazmak için fazla karışığım son günlerde. Sürekli bir baş ağrısı, zaman ve gerçeklik konusunda yaşadığım karmaşalar, hastalık+ilaçlar falan derken bayağı zor zamanlar geçiriyormuşum şimdi fark ettim. İnsanlara yardım etmek istiyorum, sonra bir küçük, aptal bir ışıkda görmek istiyorum bu karanlıkta. Eğer bir çıkış varsa gitmek istiyorum buradan. Hava soğuk, ben üşüyorum. Gece karanlık, güneş doğmuyor. Çığlık atsam sesimi duyan olmuyor. Ya kendi gölgeme gömüleceğim yada çekip gideceğim bu diyardan. Ancak ikisi de olmuyor, kendi gölgem bile kabul etmiyor bedenimi.

Nerede yanlış yaptığımı, yolu nerede karıştırdığımı anlamaya çalışıyorum. O da olmuyor. "İlk yalnızlıktan sola dön, ilk aşkının etrafından dolaş karşına bir deniz çıkacak. İşte o hüzün denizi onu yüzerek geçmen gerek. Bu sırada çoğu zaman kolların kulaç atmaktan bitap düşecek, devam edemeyecek gibi olacaksın. Geri dönmeyi düşleyeceksin sürekli olarak, en büyük hayalin eski yalan günlerin olacak. Geçmiş sana oyunlar oynayacak, sanki ardında bıraktığın her şey harikaymış gibi gelecek sana. Eğer burada bırakırsan, kurtulamazsın. Devam etmen gerekir. Ne zaman bu aldatmacaların farkına varırsan o zaman işte gerçekten ilerlemeye başlayacaksın. Yolculuğun boyunca küçük adalar göreceksin ki oralarda dinlenme fırsatın olacak. Ancak hiçbirinde uzun süre kalamayacaksın, asla bir evin olamayacak senin. Asla güneşin doğuşuna tanıklık edemeyeceksin, eğer adalardan ayrılmazsan güneş bir daha doğmayacak. Nice yolcularla karşılaşacaksın senin gibi. Onlardan yardım beklememen gerekir, yardım beklersen boğulursun. Ama senin onlara yardım etmen gerekecek, karşılık beklemeden. Seni kimsenin anlamayacağını bilerek anlatacaksın gerçekleri. Kimisi geri dönecek, kimisi boğulacak o denizde. Sen onlar için hiçbir şey yapamayacaksın ama. Onların o sahte illüzyonda acı çekmelerini izlemekten başka bir şey gelmeyecek elinden. Seni asıl bu tüketecek. Onların acı çığlıkları kulaklarında yankılandıkça gülmeyeceksin bir daha. Onların acıların seninde acın olacak. Çabalamayı bırakıp boğulmak isteyeceksin hemen hemen her gün, her gün ölmeyi dileyeceksin sen. Yolculuğun asla bitmeyecek, asla gerçekten sevilmeyeceksin. Yardımına kimse gelmeyecek, kimse onlar için yaptıklarını hatırlamayacak. Sonra bir gün gelecek ve ben nerede hata yaptın diyeceksin benim gibi. Cevabı asla öğrenemeyeceksin sonra başka bir yolcuya gidip onu kurtaracaksın sonra başkasına. Ve sen hüzün denizini geçip karaya adımını attığında öleceksin." demişti yaşlı bir adam.

Çok yorgunum ve geri dönmek istiyorum, düşlediğim tek şey ise boğulmak. Canımı en çok başkalarına yardım edememek yakıyor, beni derinliklere sürüklüyor bu duygu. Neden hala yüzüyorum bilemiyorum. Neden hala yardım ediyorum onu da bilemiyorum. Karaya ulaşmama çok var evet ama ben çok yoruldum. O yaşlı adamın anlattığı gibi bende başkalarına anlatmalıyım bu hikayeyi, belki acım diner bir parça...

0/Post a Comment/Comments