Ayrılığın son günlerinde aşk...

Aralık ayının son günleri düşlenilenin aksine güneşli geçiyordu. Hava sıcaktı sahte ilkbahar günleri gibi, sevmiyorum mevsimlerin bile yalancı olmasını. Ayrılık ayıdır Aralık, ağaçlar son kalan yapraklarına insanlar son kalan sevdiklerine veda eder. Güneş daha az görünür bu ayda. Eğer bir gün gidecek, ayrılacaksa dünyadan bu Aralık ayında olabilirdi ancak. Terk edişlerin mevsiminde yalnızlık ayı. Yalnızlık ayıdır Ocak. Herkes kendi kabuğuna çekilir bu ayda. Ayrılanlar sıcak evlerinde soğuk yalnızlıklarıyla yüzleşir. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir aydır Ocak. Şubat ise sevgililer gününü barındırır yalanları da barındırdığı gibi. Sahte aşkların ayıdır şubat, yalan gülümsemelerin günleridir. O kadar yalan barındırır ki için bu yüzden kısadır diğerlerine göre. Evren bile şaşırırmış normalmiş gibi söylenen yalanların büyüklüğüne.

Hikayemiz ne Ocak ta ne de Şubat ta geçiyordu. Ne sonbaharda, yaprakların döküldüğü, ayrılıkların başladığı mevsimde de geçmiyordu. Son baharın bitiminde başlayıp aralığın son günlerine kadar devam eden mevsimlere rağmen yaşayan bir aşktı hikayede anlatılan. Aynı ağaçtan düşmekten korkmak yerine diğerinin daha uzun süre yaşaması için çabalayan bir aşktı hikayenin kahramanı. Fırtınaların ortasında ağaçlara değil ama birbirlerine tutunan yaprakların hikayesiydi bu. Düşmemek için değil ama aynı yere düşmek için dua eden çiftlerin masalıydı.

Yılın ilk karının yağmasından haftalar önceydi. O zamanlar melekler daha yer yüzüne inmek için sabırsızlanmıyorlardı. Ağaçları çıplak bırakan rüzgarların vaktinde ayrı yönlerde seyreden iki yolcu. Ayrı yerlerden gelip ayrı yerlere gidecek olan kişi. Rastlaşmalarına kader dedi bir çok kişi, rastlantı dediler ama onlar hiç bir şey söyleyemedi. Birisi yanlış otobüse binmiş ve yanlış bir durakta inmişti diğeri ise yanlış kişilere adresi sormuştu. Belki onların tanışmaları erkeği yanlış otobüse, kızı ise yanlış adrese yönlendirenlerdi. O gün ikisi de gitmek istedikleri yere gidememişti. O gün karşılaşmamışlardı zaten, aynı caddenin farklı taraflarında yürümüş ama birbirlerini fark etmemişlerdi. Bu yüzden o gün ikisi de yanlış yöne gitmişlerdi.

Ertesi gün aynı otobüs garında, aynı zamanda kalkacak iki otobüsü aynı yerde beklerken de karşılaşmamışlardı. O gün orada birbirlerini görmemelerinin tek mantıklı açıklaması kaderle alakalıydı. Ancak bunu ikisi de kabul etmek istememişti onlara hatırlatıldığında. iki ayrı yaprak aynı ağaçtan kopmuş, birbirlerinin farkına bile varmadan aynı rüzgarda dans etmişti. O günün sabahında aynı çay bahçesinde kahvaltı etmişler ama yinede karşılaşmamışlardı birbirlerine.

Ertesi hafta yılın ilk karının şehre düşmesine sayılı günler kalmıştı. Melekler kendi aralarında kavga etmeyi bırakmış ve kimlerin yer yüzüne ineceğini kararlaştırmışlardı. Sağanak yağış fırtınaya dönmüş ve bütün bir şehri sular altında bırakmıştı. Onlar yağmurlu, karanlık bir günde çarpışarak da tanışmamışlardı. Kızın kitapları düşüp erkek onları almak için eğildiğinde birbirlerine gülümsememişlerdi. O gün başka insanlarla tanıştılar ama bir daha asla dinleyemeyecekleri şarkıları dinlediler.

İkisi de ayrılık mevsimine kendilerinden ayrılarak girmişlerdi. Ağaçların yapraklarının gidişini izlediği günlerde umutlarının gidişini izlemişlerdi. O zamanlarda ne bir altı patlar ne de bir tutam siyanür bulabilmişlerdi. Dar ağacının önünden geçerken karşılaşmamaları da bu zamanlara denk gelmişti. Birbirlerine doğru bakıp birbirlerini görememeleri de bu yüzdendi. Bu yüzdendi yaralarının asla iyileştirecek merhemleri asla bulamaları.

Ancak onlar yinede karşılaştı, her şeye rağmen karşılaştılar. Fırtınalı bir akşamda aynı çay bahçesine geldiler. Aynı kitabı okudular aynı anda çaylarını içerken. Aynı bulutlarda aynı şekilleri hayal ettiler. Sonra aynı anda ayağa kalktılar oradaki herkes tanışacaklarını umut etti ama birisi sağ kapıdan diğeri sol kapıdan çıktı.

Aynı caddeyi karşıya geçip aynı otobüs durağında bekleyeceklerdi. Siyah şemsiyelerinin altına girmişlerdi. Işık yeşil yanınca aynı anda yürümeye başladılar. Bu esnada tanıştılar birbirleriyle, bu zaman diliminde her şeyi paylaştılar. Attıkları belki de sadece bir kaç adımdı ama onlar bu kısa zamana birlikte koca bir hayat sığdırdılar. Evlendiler bu saniyeler içerisinde, çocukları oldu ve birlikte ölüp aynı mezara gömüldüler. Belki bunların hiçbiri olmadı hayatlarında. Onların yaşamları orada aynı arabanın çarpması sonucu aynı saniyede sona erdi. Araba çarptıktan sonra aynı yere sürüklendiler, ellerini tuttular birbirlerinin. Bu yüzden son baharın bitiminde başlayıp ayrılığın son günlerine kadar mevsimlere rağmen devam eden bir aşktı bu. Belki günlere değil ama anlara sığan ve bütün bir geçmişi kaplayan çok büyük bir aşktı. Araba çarptıktan sonra aynı denize düştüler ve ikisi bir daha bulunamadı. Aynı hayatı yaşayamadılar belki ama aynı mezara gömüldüler ve yılın ilk karı onların üzerine yağdı. Onlar ise en son olarak gökyüzünden dudaklarına doğru inen iki küçük kar tanesinin üzerindeki iki küçük meleği görmüştü…



Oğuz Marangoz

3/Post a Comment/Comments

Başak dedi ki…
bu mezarlık dokundu bana. böyle içerilere. çok derinlere. ağlamadım ama. dedim ki, daha çok fotoğraf çeksem mesela.
Oğuz Marangoz dedi ki…
ağlamanı istemez mezarlık sadece biraz hatırlamanı ve düşlerine sarılmanı bekler. fotoğrafta güzel olur elbette...
Başak dedi ki…
oldurucam.