Sen


Aslında buraya seninle ilgili yazıcaktım, günlerdir kurguluyor, günlerdir tasarlıyorum. Olmuyor ama, çok garip en çok yazmak istediğim şeyi yazamıyorum. Lanet dediğin bu olsa gerek, herhalde benim lanetimde bu. Seni yazamamak, Ravenloft da her lordun laneti vardır, işte sevdiği kız her 20 yılda bir gelir ve onu tam elde etmişken ölür, bu arada adam ölümsüzdür veya çiçeklere tapan bir adamın bahçesinde asla çiçek yetişmez. Benimki de böyle bir şey, aslında uzun cümleler boyunca gözlerin olmasa yeşilin eksik kalacağından, sesinin her bir tonunda cennetin melodisinin saklı olduğu, seni gördükten sonra kalan herşeyin anlamını yitirdiğinden, yazılarımda bile olsa seni görmenin yaşamımın en önemli sebebi olduğunu söyleyecektim ama yapamadım. Geçenlerde dayanamadım ve mektuplarını okudum, biliyorum yapmamam gerekirdi ama.. Yeteri kadar kötüydüm inan bana. En azından bunu senden saklamayacağım, o gün geldiğinde sana mührü açılmış ve tekrar mühürlenmiş zarflar vereceğim. Ne yapayım hayat sensin, gerisinin anlamı yok, hele bu günlerde hiç yok. İnan bana, hayatımın en kötü günleri geçiyor sana olan ihtiyacım her geçen gün artıyor. Uyuşturucu bağımlısı için uyuşturucu neyse benim için de sen öylesin. Deli gibi düşlüyor ve arzuluyorum. Her günün batımında ölümüm, her günün başlangıcında doğumum oluyorsun. Ben her gün senin düşlerinden uyanıyorum ki inan bana bu ölümden beter.


Anlatmak istediklerimin en ufak bir parçasını bile anlatamadım, cümleler boşa gitti, harcandı. Aslında burada harcanan benim. Eh benim de lanetim bu, bundan eminim. Belki bir gün, o kötü cadıyı bulup boğazını kestikten sonra. Sanırım masallarda lanetlerden böyle kurtulamıyordun ama olsun. Gelip beni öpeceğinin umududa küflü bilincime düşerse yaşamdan hiçbir zevk alamayacağım. Biliyorum bunu, acaba nerede yaşıyor o cadı ve boğazını kestikten sonra dişlerini dilek perisine hediye edersem lanetimden kurtulabilir miyim. Acaba...

0/Post a Comment/Comments