Sebepsizlik dönemeci


Sevgili blogcum ne yazacağımı bilemez haldeyim aslında, kendimi avutsam da nasıl avutsam diyorum bolca. "hayat savaştır, kazanmak zorundayız sonra ben yaptım işte ben kazandım demeliyiz" veya "öyle bir hayat yaşamalıyım ki benden sonraki nesillere sizin amcanız bunlarla bunlarla savaştı post modern dünyanın en gereksiz don kişotuydu ama yinede bir çok yel değirmeni devirdi dedirmeliyim mesela. Belirli zamanlarda insan sebep bulamıyor çünlü geçen gün sanrılarımı peşime takıp saatlerce yürürken inan bana hep bunları düşündüm, yürümemeli dinlenmeliydim ama olmuyor. Kötü bir yürüyüş ekibiyiz aslında biz insanlar algılıyorlar yol boyunca herhalde bu adamda bir şeyler var diye herkes bir yana kaçıyor, arabalar bile çarmamak için özel çaba gösteriyorlar. Veya yaydığım kaotik aura sağolsun böyle zamanlarda yardımcı oluyor. Sebepler diyordum sanırım, bazı zamanlarda sebeplere ihtiyacımız oluyor "bir daha güneşin doğumunu izlemek için" diyebiliyoruz mesela, "son bir kez herkesi mutlu göreyim" de güzel bir sebep. Sonra bunlar için çabala dur, hayat anlamsızlaşıyor, iş, para, olaylar, kavramlar hepsi saçma sapan bir sistemin çakıl taşları halini alıyor sonrasında. Bu zamanlardan geçeli bir dört yıl oluyor en az. Şimdi ise yeni bir yol ayrımındayım "sebepsizlik dönemeci" adını verdim şu an itibariyle. Yeni bir sebep bulana kadar geçen süreyi bu şekilde adlandıracağım mesela, bir dört yıl daha yetebilrcek bir sebep, olmadı bir kaç ay. Sonra başka şeyler bulmak gerekecek, yaşamak için oyunlar üretiyoruz işte, hep yapıyoruz bunu, inanmak istemesek de istesek de. Durmam ve dinlenmem lazım aslında, sakinleşmem ve kendimi sadece iyleşmeye adamam ama bunu hiçbir zaman yapamadım. Sebeplere ihtiyacım var daha güçlü, daha anlamlı sebepler, "yeni yaşama tanımları" da olabilir mesela. Sonra ise başka bir şeyler bulacağım veya bulamadığımda bitecek bu mücadele, bir kukla olurum belki. "Daha güzeli geceler boyu aptal bir dilek perisine beni kukla yapması için yalvarırım." Pinokyonun insan olduktan sonra başına neler geldiği hakkında hiç fikri olan var mıdır acaba? Acaba kaç gece boyunca ağlamıştır durmaksızın. Kandırılıyoruz hep, doğumumuzdan beri, kırmızı başlıklı kızı yiyen kurdun aslında ananesinin evcil hayvanı olduğunu ve kıza düşecek olan mirasa konmak için bu oyunları yaptığını da bilmiyoruzdur mesela ama hep böyle oldu. Bizde Pinokyo, Don Kişot vb gibi karakterler gibi saçma sebepler üretmeye, "prens beni ayakkabımdan bulacak yok aman prenses öpünce uyancak" gibi saçmalıklara inanarak yaşıyoruz. Yok böyle şeyler, "prensesin ayakkabısından kardeşi yaptırdı, diğeri prenstekini değiştirdi, 4 tane çocukları oldu, kül kedisini de annesi sattı. Don kişot değirmenlere zarar verdiği için içeri tıkıldı, veba gibi hastalıklara yakalandı, evrenin en büyük kahramanı olabilirdi ama bir hapisane kenarında eridi gitti".. Şimdi kim yeni sebepler bulmak istiyor, yaşamak için..

Ben herşeye rağmen varım bu oyunda, sonuçta ben kazanan olacağım en azından tek bir zihinde, beni dinleyen tek bir ruhta olsam da yeterlidir bana. Şimdi yaşama zamanı, hadi yaşayalım ve "yeni yaşama tanımları üretelim"

Hadi sanrılarım çıkalım artık şu dönemeçten...

2/Post a Comment/Comments

Witchie of Stars dedi ki…
sık sık dönüp okumak isteyeceğim bir yazı olmuş, ellerine sağlık..
Oğuz Marangoz dedi ki…
okudun, değer verdin.. yüreğine sağlık asıl, ruhuna sağlık..