yolculuklar..


Yolculukları çok severim doğrusu. Uzun yollar gitmeyi, bolca düşünmeyi sonrasında hiç bilmediğin bir yerde oturup koyu bir çay içmeye bayılırım. Ancak en sevdiğim yolcuklar hep içeriye yapılanlardır. Bir kitabın sayfalarına gömülüp yazarı keşfe çıkmak, yeni tanıştığımız birisinin göz bebeklerinden içeriye usulca süzülüp yeni diyarlar keşfetmek çok hoşuma gider. Ancak en zevklisi kendi içimde yaptığım yolculuklar olmuştur, geçmişteki davranışlarımın sebeplerini sorgular bütün o mantıksız davranışların arkasında yatan gizli gerçekleri anlamaya çabalarım.

Bazen ise şarkılarda yolculuk yaparım. Güzel bir arşivim var bu sebepledir ki hiç sıkılmam yolculuklardan. "Gitmek" en sevdiğim uğraştı benim için. Sokaklardan, şehirlerden, insanlardan ama en çok kendimden gitmek! Giderken bir dizi ipucu bırakarak kendimi bulmaya çabalarım. Bir gün korkuyorum asla bulunamayacağım diye ama ecele faydası yoktur diye çok da umursamıyorum. Aylardan beri uzaklardayım kendimden, biraz sessizlik güzel gelir demiştim. Biraz dinlenmeye bedenimin de ihtiyacı vardır diye düşünmüştüm fakat mola zamanı doldu. Sanrılarımın gelişi ve parmaklarımdaki sızı yeniden yaşamam gerektiğini hatırlatıyor. Geri dönmeli ve tekrar kanamalıyım. Hep böyle olmaz mı? Önce düşer sonra tekrar düşmek için tekrar kalkarız. Ancak her seferinde farklı olur düşüşler, bazen kolumuz, bazen ise bacağımızı kırarız. Hepsinin acısı farklıdır ve bu acıdan aldığımız zeklerde. Ben de tekrar düşmek, tekrar yazmak için geri geldim.

Müzikten bahsetmek istiyordum aslında, rastgeleliği ne kadar sevdiğimden ve bu şekilde kendimi nasıl parçaladığımı anlatmak istiyordum. Hatta bu rastgeleliği yakalamak için bütün arşivimi medya oynatıcıma atarak saatlerce rastlantısal olarak dinlediğimi itiraf etmeliydim. Rastlantılara inanırım hayatta on bin civarında şarkı atar ve ritme göre psikolojimi ayarlamaya çabalarım. Bu yüzden Pain of Salvation_ Undertow çalarken uçurumdan atlar yere doğru düşerken aşağıdaki kayalıkları seyrederim. Bedenim havanın sürtünmesi sonucu ısınır ve ardından gelen Iron Maiden_ Aces High ile düşmekten vaz geçip uçmaya başlarım. Kayalara çarpmamam bu noktada rastlantıdır, eğer başka bir şarkı gelse kayalara çarpar, paramparça olabilirim. Sonra toparlanmak için başka bir şarkı gelir, tekrar atlarım. Bazen alevlerin içine dalarım, sıcaklık göz bebeklerimi acıtır ama umursamam ve bir sonraki şarkıya geçerim. Hayatı kurgulamayı bırakmak çok hoşuma gidiyor bazı zamanlarda, çok da keyif alıyorum bu yolculuklardan.

2/Post a Comment/Comments

Böcek dedi ki…
giderken ardında bıraktığın birileri yoksa gitmek her zmn iidr..
şu müzik listeni mrk ettm..seni mimleyebilriiim bu konuda hbrn olsun:D
tabi istersen.
Oğuz Marangoz dedi ki…
gitmenin en kötü tarafı ardında kendini bırakmaktır..

uzun bir liste olur bunu şimdiden söyleyeyim :D ama sen bilirsin