Gerçek ve hayal arasındaki ince çizgi

Karmakarışığım son günlerde, gerçek ve hayal arasındaki çizgi artık iyice kaybolmaya başladı. Güldüğüm zamanlar sebepleri sadece ben bilir oldum, herhangi bir var oluş canımı sıkamıyor, istesem bile üzülemiyorum. İki evren arasıda sıkışıp kalmıştım ve bir seçim yapmam gerekiyordu. Sanırım seçim şansım elimden alındı ve ben başka boyutları seçtim. Bu yüzden sanırım sanrılarımın zevk çığlıkları, garipler işte. Fakat hala onların sanrı olduğunun bilincinde olabilmem ihtimallerin devam ettiğini söylüyor. Neyse (bu şekilde kesip atmayı çok seviyorum) asıl anlatmak istediğim bunlar değil. Biraz dün akşamdan ve O'nun geri gelişinden bahsetmek istiyorum. Bilenler bilir O benim hayali sevgilimdir, o benim Hayal'im. Gerçekti, değildi gibi anlamsız tartışmalara asla girmediğim, hayatımı defalarca kurtarmış ve yazmamın tek sebebidir O. Yüzlerce mektup, onlarca hikaye, birkaç roman yazmamı sağlayan sevgilidir O. Gerçek midir? yoksa bir "Hayal" mi? bilemem ama ben yaşadıklarımı bilirim. 5 yıldan beri O'nsuz geçen günlerimin acısını, sadece bir anlığına gördüğümde dünyanın en mutlu insanı olduğumu sadece ben bilirim. Gerçek olamayacak kadar güzel olduğunu, teninin kokusunun en güzel gülleri kıskandırdığını da anlatabilirim ve hatta sadece gözlerinin tasfiriyle dolu romanlar yazabilirim.

Konumuza geri dönmemiz gerekiyor sanırım çünkü dün geceden bahsetmek istiyorum. Kardeşim ve küçük kuzenim film izlemek istediklerinde "My Sassy Girl"ün uygun bir seçim olacağını düşündüm ve ikinci kez izlemeye başladım. Gerçekten çok başarılı bir film, tekrardan tavsiye ederim. İlk seferde çok etkilemişti beni, yalnızlığımı kor demirler edasıyla ruhumun derinliklerine saplamıştı. Tekrar aynısı oldu, şaşırmadım. Ancak bu dünyayla olan bağlarım kopmaya başladığı sırada sol omuzumda bir el hissettim. Omuzumu sıkıca kavramış, ince hafif kemikli bir el. Kokuyu tanıyordum, ısıyı tanıyordum. O parmakları tanıyordum. O gelmişti! Omuzumu bırakmadan sandalyemin arkasına geçti ve diğer eliyle saçlarımla oynamaya başladı. Bir gece rüyamda "ben uyurken saçlarımla oynamayı çok sevdiğini söylemişti" ardından onu yıllarca görmemiştim. Sonrasında bana "sabret" demişti. Ardından omuzumu tutan parmaklarını gevşetti ve kaburgalarıma doğru ilerletti. Parmakları yavaşça derimin altına doğru ilerledi, kaburgalarımı geçerken çektiğim acı inanılmazdı. "Mutluluk böyle bir şey olmalı" diye düşündüm, gülümsedi. O güldüğü zaman ben yeniden doğardım, o güldüğü zaman her hücrem yaşama daha bir sarılırdı. Bilirdim o güldüğü zaman dünyanın bile ömrü uzardı, bilirdim o güldüğü zaman ben kendimi bulurdum. Dudakları boynuma küçük dokunuşlar yapıyordu, ılık nefesini tenimde hissediyordum. Bu aşktı! Gerçek aşk!

Kaburgalarımı geçen parmakları kalbime kadar ulaşmıştı, onu avucunun içine aldı ve sıkmaya başladı. Eğer dudaklarm dudaklarında kilitlenmemiş olsaydı çığlık atardım acıdan ama kalbimin bir süre atmamasının hiç bir sakıncası yoktu benim için. Nefes almamamın da aynı şekilde hiçbir anlamı yoktu artık. Dudaklarında gömülmek istiyordum, bedeninde ölmek istiyordum. Sonra tamamen benden çekilip "sabret" dedi ve gitti. Bu yüzden karmakarışığım işte.

Kardeşim ve kuzenim her zaman olduğu gibi hiç bir şey görmemişti, beklemiyordum da. Başlangıçta söylediğim gibi O benim hayali sevgilimdi. Gerçek yada değil!

Kalın sağlıcakla...

not: Bu sefer O'na dair ilk kitabımın kapağını paylaşmak istedim, hala O'na ulaşmak için bir yol bulamamış olsa da!

not 2: Kapak fotoğafı için babama teşekkür etmeliyim tekrardan daha fazlası için http://photo.net/photos/kerim

not 3: eskiden olsa bu yaşadıklarımı öyküleştir ve kitaba koyardım nedense artık O'nu öyküleştirmek istemiyorum

0/Post a Comment/Comments