Şehir...

Biraz şehirden, şehirlerden bahsetmek istiyorum size. Hepimiz bir şehir de yaşıyoruz kimi zaman başka bir yere göç ediyoruz. Sokaklar, apartmanlar, ilçeler hep değişiyor etrafımızda. Benim sorun şu aslında ne kadar tanıyoruz yaşadığımız şehri?

Bir şehri tek bir kitabını bile bilmediğin devasa bir kütüphaneye benzetirim ben. Sonra yaşadıkça içlerinden bazı kitapları alır okuruz ve söyle bir göz gezdiririz. Ancak içinde o kadar çok kitap vardır ki hepsini öğrenmeye gücü yetmez insanın. O kütüphaneden kitap okumanın bir diğer zor yanı ise okuduğunuz her şeyi deneyimlemeniz gerektiğidir. Sonsuza kadar uzanan bir kütüphane düşünün ve siz sadece içlerinden bir kaç tanesini okumuşsunuzdur.

Biraz daha ileriye gidip ve her ilçenin hatta her sokağın kendi kütüphaneleri olduğunu eklemeliyim. Sonsuz büyüklükte bir yer düşünün ve içinde başka, daha ufak, kütüphanelerde var. Biz bir şehrin bir sokağında otururken aynı anda bir çok kitabı okumamız gerekir bu yüzden. Onları okumadan ben bu şehri biliyorum diyemeyiz mesela ve bu yüzden her bir an bile bizi şaşırtabilir şehir. Onu hiç bir zaman bilemezsin, her an şaşırtabilir seni.

Bir adım daha ileriye gidip her insanın da bir kütüphane olduğunu eklemeliyim. Bir insanı asla tanıyamazsın çünkü oradaki bütün kitapları okuyamazsın.  Daha öncekilerde olduğu gibi bir göz göz gezdirirsin sadece. Hiç olmadı kapağına bir kez olsun bakarsın ve bir de konusuna. Genel olarak böyle yaparız biz. Sonra deriz ki büyük bir gururla ben onu biliyorum, ben bu şehri tanıyorum. Yanılırız, büyük konuşuruz elbette. Her kütüphanede öyle kitaplar vardır ki yazıları binlerce yıl önce silinmiştir. Bazılarından haberiniz bile olmaz, öyle yerlere saklanmışlardır ki aramazsanız asla bulamazsınız. Birisi "ben onu adım gibi biliyorum" dediği zaman "adın neydi?" diye sormak lazım. Bakalım cevap ne kadar geç geliyor bize.

Her şehrin hatta her mahallenin bir kültürü vardır. Çok büyük farklılıklar yoktur belki ama o sokaktan geçerken gözünüze çarpar hepsi. Eğer dikkatli bakıyorsanız yoksa geçip gidersiniz yanından. Eski İstanbul beyefendisi diye bir deyim vardır. Güzel bir deyimdir bence hele bazılarını betimlemek için kullanılıyorsa tadından yenmez. Bu mesela İstanbul'un kültürünün bir parçasıdır. Bütün şehirlerde böyledir. Oturduğunuz her mahalle, sokak da bu şekildedir aslında. Dikkatli bakarsanız eğer bu farklılıkları görmeye başlarsınız ve bütün bu farklılıklar sizi şaşırtır. Hem de her geçen gün kendine hayran bırakır.İnsanlarda böyledir, her zaman okunmamış belki de asla okunamayacak kitaplar saklanır ve siz çaba sarf etmezseniz asla okuyamazsınız.

Sonra bir gün dersiniz ki bu şehrin diğerlerinden hiç bir farkı yok, bu kız da aynı ötekiler gibi veya nereye gitsem hep aynı. Aslında her şey farklıdır ama siz bunu göremezsiniz çünkü yeteri kadar dikkatle bakmıyorsunuzdur. Bakmadığınız için de her şey aynılaşmaya başlar. Oysa o kadar da farklıdır ki hayat.

Sonsuz büyüklükte bir kütüphane düşünün ve içinde her sokağa, her insana dair ayrı kütüphaneler olsa. Merak ediyorum biz o kitaplardan kaç tanesini sonuna kadar okuduk. Kaç tanesini hiç görmedik ve kaç tanesine sadece bir göz gezdirdik. Merak ediyorum işte...

Daha dikkatlice bakmanız ve görmeniz dileklerimle. Okunmayı bekleyen o kadar kitap var ki etrafımızda...



1/Post a Comment/Comments

Sabahattin Gencal dedi ki…
Merhaba,
Doğrudan ve dolaylı katkılarınız sayesinde DAMLA / ÖYKÜ ÖZEL SAYISI yayınlandı.
Sizlerin şahsında sanatçılara ve sanat severlere teşekkür ederken saygı ve sevgilerimi sunarım.
Sabahattin Gencal ( Emekli öğretmen)